Mevlid-i Şerif
Mevlid-i Şerif
SÜLEYMAN ÇELEBİ VE ESERİ
Mevlid-i Şerîf, 1351’de doğduğu tahmin edilen Süleyman Çelebi’nin yazmış olduğu ve Hz. Peygamber’in hayatını safha safha anlatan “Vesîletü’n necât” (Kurtuluş Vesîlesi) adını verdiği manzum bir eserdir.
Rivayete göre Süleyman Çelebi, Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in diğer peygamberlerden farkı olmadığı şeklindeki bazı vaizlerin ifadelerine içerleyerek, O’nun üstünlüğü ve O’na duyulan sevgiyi en güzel şekilde anlatabilmek için bu eseri yazmıştır. Mübarek gecelerde, doğumlarda, düğünlerde, çeşitli merasimlerde tevşihlerle ve Kur’ân tilavetleriyle süslenerek musiki nağmeleriyle okunması güzel bir âdet olarak yerleşmiştir. Mevlid-i Şerîf bestelenmiş ve bestesi de uzun bir müddet okunmuş olmakla birlikte irticalen, her defasında farklı güzelliklerde okunması daha cazip olduğundan belli bir süre sonra bu beste unutulmuştur. Tahminen o beste de icra edilen makamlardan oluşmaktaydı.
Mevlid, bahir adı verilen bölümlerden oluşmaktadır. Mevlid okuyanlara mevlidhân denir. Uzunluğundan dolayı ve ahenk değişikliği olması aşısından birkaç mevlidhân tarafından okunur. Mevlid-i Şerîf’e Kur’ân-ı Kerim tilavetiyle başlanır. Bazı bahirler kendi içinde de bölümlere ayrılmakla birlikte okunması gelenekleşmiş olan bahirler şunlardır:
Tevhid Bahri: Cenâb-ı Allah’ın varlığını, birliğini, kudretini anlatır. O’nu zikretmenin öneminden bahseder. Sabâ, bestenigâr, şevkutarab gibi makamlarla icra edilir. Öncesinde bu makamlardan tevşih okunur.
Nur Bahri: Cenâb-ı Allah’ın “nur”unun önce Hz. Adem’e ve sırasıyla diğer peygamberlere en son da Efendimiz (sav)’e naklolunmasını anlatır. Hicaz makamında okunur. Öncesinde hicaz makamıyla karar veren bir Kur’ân-ı Kerim okunur ve hicaz makamında bir tevşih veya ilahi okunur.
Veladet Bahri: Efendimiz (sav)’in doğumunu, doğumundan itibaren gelişen olağanüstü halleri âdeta sahneler. Rast makamıyla okunur. Öncesinde Efendimiz (sav)’in doğumuyla alakalı rast bir tevşih, aralarında da salat ü selamlarla süslenir.
Merhaba Bahri: Hz. Peygamber (sav)’in dünyayı teşrifini müteakip O’na en güzel şekilde merhabâ (hoş geldin) diyen, O’nun şefaatini dileyen ifadeler bulunan bir bahirdir. Uşşak makamıyla icra edilir. Yine uşşak ve benzeri makamlardan (beyâtî, ısfahan, hüseynî, muhayyer) tevşihlerle süslenir.
Miraç Bahri: Efendimiz (sav)’in miraç mucizesini anlatır. Uzun olmasından dolayı bazen iki bölüm halinde iki icracı tarafından okunur. Hüzzam makamıyla icra edilir ve öncesinde miraçtan bahseden hüzzam makamında bir tevşih okunur. Tevşih eviç makamında da olabilir ancak o takdirde mevlidhân bahire girerken makam çeşnisini hüzzam makamına getirmesi gerekir.
Münacat Bahri: Okunması gelenekleşmiş olan son bahirdir. Cenâb-ı Allah’a münacatı, bağışlanmayı ihtiva eder. Miraç bahrinin sonundan hüzzam makamından alınarak sonuna doğru sabâ ve hüseynî makamlarına geçilerek bu makamla bitirilir. Sonunda yine Kur’ân-ı Kerim okunur. Dua edilerek bitirilir.
Merhum Fevzi Özçimi’nin Sesinden Mevlid-i Şerif
Tevhid Bahri >
Veladet Bahri >
Merhaba Bahri >
Mirac Bahri >
Ya İlahi Bahri >
Kuran-ı Kerim >
TEVHİD BAHRİ – ALLAH ADIN
Mefhar – i Mevcudât, Hazret-i Fahr-i Alem
 Muhammed Mustafâ râ Salevât
Allâh adın zikredelim evvela
 Vacib oldu cümle işte her kula
Allâh adın her kim ol evvel anâ
 Her işi âsan eder Allâh anâ
Allâh adı olsa her işin önü
 Hergiz ebter olmaya anın sonu
Bir kez Allâh dese şevkile lisan
 Dökülür cümle günah misli hazan
İsm-i pâkin pâk olur zikreyleyen
 Her murada erişir Allâh diyen
Aşk ile gel imdi Allâh diyelim
 Dert ile göz yaş ile ah edelim
Ola kim rahmet kıla ol padişah
 Ol Kerimü ol Rahimü ol ilâh
Birdir ol birliğine şek yokdürür
 Gerçi yanlış söyleyenler çok dürür
Cümle alem yok iken ol var idi
 Yaradılmıştan Gani Cebbâr idi
Var iken ol yok idi ins-ü melek
 Arşü ferşü ayü güm hem nüh felek
Sün ile bunları, ol var eyledi
 Birliğine cümle ikrar eyledi
Kudretin izhâr edüp hem ol Celil
 Birliğine bunları kıldu delil
“Ol!” dedi bir kere var oldu cihan
 “Olma!” derse, mahv olur ol dem hemân
Haşre dek ger denilirse bu kelâm
 Nice haşr ola, bu olmaya temâm
Pes Muhammeddir bu varlığa sebeb
 Sıdk ile ânın rızasına kıl taleb
Ey azizler işte başlarız söze
 Bir vasiyet kılarız illa size
Ol vasiyyet kim derim hem tuta
 Mis gibi kokusu canlarda tüte
Hakk Teala rahmet eyleye anâ
 Kim beni ol bir dua ile anâ
Her kim diler bu duada buluna
 Fatiha ihsan ede ben kuluna *
* Mevlid-i Şerif-in müellifi Merhum Süleyman Süleyman Çelebi Hazretleri’nin ruhu için ve bu satırları okuyan, dinleyen, okumasına sebep olanlardan yaşayanların ruhu makamlarına, ahirete göçmüş olanlarınında ruhlarına El-Fatiha.
NUR BAHRİ – HAK TEALA
Hak Teala çün yaratdı Ademi
 Kıldı Ademle müzeyyen alemi
Ademe kıldı feriştehler sücud
 Hem anâ çok kıldı ol lûtf issi cûd
Mustafa nurunu alnından kodu
 “Bil habibim nurudur bû nur dedi”
Kıldı o nur anın alnında karar
 Kaldı anın ile nice ruzigâr
Sonra Havva alnına nakletdi bil
 Durdu anda dahi nice ayü yıl
Şit doğdu anâ nakletti bu nur
 Anın alnında tecelli kıldı nur
Erdi İbrahimi İsmaile hem
 Söz uzanûr eğer kalanın der isem
İşbu resm ile müselsel muttasıl
 Ta olunca Mustafa’ya müntekil
Geldi çün ol rahmeten lil’alemin
 Vardı nur anda karar etti hemin
“Ger dilersiz, bulasız oddan necât
 Aşk ile, derd ile edin essalat”
VELADET BAHRİ
 Şefiul’usati fi yevmil’arasat, Hazreti-i Ahmedü Mahmudû Muhammed Mustafa râ Sâlevat
Amine hatun Muhammed annesi
 Ol sadeften doğdu ol dür danesi
Çünki Abdullah’dan oldu hâmile
 Vakt erişdi hefte vü eyyam ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
 Çok alametler belirdi gelmedin
Ol Rebiul evvel ayı nicesi
 On ikinci gice isneyn gecesi
Ol gice kim doğdu ol hayrûl beşer
 Anesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol Habibin ânesi
 Bir acep nur kim güneş pervanesi
Berk urup çıktı evimden nagehan
 Göklere dek nur ile doldu cihan
Gökler açıldı ve feth oldu zulem
 Üç melek gördüm elinde üç alem
Biri meşrık biri mağribde anın
 Biri damında dikildi Kâ’benin
Bildim anlardan kim ol halkın yeği
 Kim yakin oldu cihana gelmeği
Bildim anlardan ki ol halkın beyi
 Kim yakın oldu cihanâ gelmeyi
İndiler gökten melekler saf ü saf
 Kabe gibi kıldılar evim tavaf
Hem hava üzre döşendi bir döşek
 Adı Sündüs, döşeyen anı melek
Çün göründü bana bu işler ayân
 Hayret içre kalmış idim ben hemân
Yarılıp çıktı divardan nagehan
 Geldi üç huri banâ oldu ayan
Bazıları derler ki ol üç dilberin
 Asiye’ydi biri ol meh-peykerin
Biri Meryem hatun idi aşikâr
 Birisi hem hûrilerden bir nigâr
Geldiler lutf ile ol üç mehcebin
 Verdiler bana selam ol dem hemin
Çevre yanıma gelip oturdular
 Mustafayı birbirine muştular
Üç alem dahi dikildi üç yere
 Her birisin edeyim nerden nere
Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
 Yaradılalı cihan gelmiş değil
Bu senin oğlun gibi kadri cemil
 Bir anâya vermemiştir ol Celil
Ulu devlet buldun ey dildare sen
 Doğuserdir senden ol hulki hasen
Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır
 Bu gelen tehvid-i irfan kânıdır
Bu gelen aşkina devreyler felek
 Yüzüne müştakdürür ins ü melek
Bu gice ol gicedir kim, ol şerif
 Nur ile alemleri eyler latif
Bu gice şâdân olur erbâb- dil
 Bu giceye can verir eshab-ı dil
Rahmeten lil’alemindir mustafa
 Hem şefiu’l-muznibindir mustafa
Vasfını bu resme tertib etdiler
 Ol mübarek nuru tergib ettiler
Amine eder çü vakt oldu tamam
 Kim vücuda gele ol hayrül enam
Susadım gayet hararetten kati
 Sundular bir cam dolusu şerbeti
Şerbeti karşımda tutdu hûriler
 Bunu sana verdi Allah dediler
Kardan ak idi ve hem soğuk idi
 Lezzeti dahi şekerde yok idi
İçtim anı oldu cismim nura gark
 Edemedim kendimi nurdan fark
Geldi bir ak kuş kanâdiyle revan
 Arkamı sıvadı kuvvetle heman
Doğdu ol saatte ol sultan-ı din
 Nura gark oldu semavat ü zemin
Sallü aleyhi sellimü teslima
 Hatta tenali cennetten ve naima
Essalatü vesselamü aleyke Ya Resulallah
 Esselatü vesselamü aleyke Ya Habiballah
 Essalatü vesselamü aleyke
 Ya Seyyidel-evveline velâhirin.
MERHABA BAHRİ
Yaradılmış cümle oldu şadüman
 Gam gidip alem yeniden buldu can
Cümle zerrat-i cihan edip seda
 Çağrışuben dediler kim merhaba
Merhaba ey âl-i sultan merhaba
 Merhaba ey kan-i irfan merhaba
Merhaba ey sırr-ı fürkan merhaba
 Merhaba ey derde dermân merhaba
Merhaba ey bülbül-i bağ-ı Cemâl
 Merhaba ey derde derman merhaba
Merhaba ey mah-ü hürşid-i Hüda
 Merhaba ey Hakk’dan olmayan cüdâ
Merhaba ey asi ümmet melcei
 Merhaba ey çaresizler eşfai
Merhaba ey can-ı bâki merhaba
 Merhaba uşşaka saki merhaba
Merhaba ey kudreti ayn-ı Halil
 Merhaba ey has-ı mahbub-u Celil
Merhaba ey rahmeten lil’alemin
 Merhaba sensiz şefia’l müznibin
Merhaba ey Padişah-ı dû cihân
 Senin için oldu kavnile mekan
Ey cemali gün yüzü bedr-i münir
 Ey kamû düşmüşlere sen dest-gir
Dest-girisin kamu üftadenin
 Hem penahı bende-vü azadenin
Ey gönüller derdinin dermanı sen
 Ey yaradılmışların sultanı sen
Sensin ol sultan-ı cümle enbiya
 Nur-i çeşm-i evliya vü asfiya
Ey risalet tahtının sen hatimi
 Ey nübüvvet mührünün sen hatemi
Çünkü nurun ruşen etdi alemi
 Gül cemalin gülşen etdi alemi
Oldu zail zulmet-i cehl-ü dalâl
 Buldu bâğ-ı marifet ayn-i kemal
Ya Habiballah bize imdad kıl
 Son nefes didarın ile şad kıl
Ger dilersiz, bulasız od-dan necât
 Aşk ile, derd ile edin es-salat
Çünkü ol mahbub-i Rahman ü Rahim
 Kıldı dünyayı cemalinden naim
Birbirine muştalayıp her melek
 Raksa girdi şevk ü şadından felek
İşbu heybetten Amine hub rû
 Bir zaman aklı gidüp geldi gerû
Gördü gitmiş huriler hiç kimse yok
 Görmedi oğlun tazarru kıldı çok
Huriler aldı tasavvur kıldı ol
 Hayret içre çok tefekkür kıldı ol
Çevre yanın isteyü kıldı nazar
 Gördü kimbir köşede hayrü’l-beşer
Şöyle Beytullaha karşı ol Resul
 Yüz yere vurmuş ve secde kılmış ol
Secdede başı dili tahmid eder
 Hem kaldırmış parmağın tehvid eder
Debrenür dudakları söyler kelâm
 Anlayamazdım ne derdi ol hümam
Kulağım ağzına verdim dinledim
 Söylediği sözü ol dem anladım
Der ki ey Mevlâ yüzüm tuttum sanâ
 Ya İlahi ümmetim ver- gil banâ
Ümmetim dedi sanâ çün Mustafa
 Ver salavat sen de anâ bul safa
Miracı Hazreti Peygamber
Sahibü’l hullet-i vettaç, verakib’ül büraki fi leyleti’l mir’ac Hazret-i Ahmed-i Mahmud-ü Muhammed Mustafa ra salevat
Gel beri ey aşk od’una yanıcı
 Kendüyi maşuka aşık sanıcı
Dinle gel mir’acın ol şahın ayan
 Aşık isen aşk oduna durma yan
Bir düşenbih gecesi tahkik haber
 Leyle-i kadr idi o gece meğer
Ol hümayun bahtı ol kadri yüce
 Ümmühanın evine vardı gece
Anda iken nagehan ol yüzü ak
 Cennete var dedi Cebrail Hak
Bir murassa taç ve bir hulle kemer
 Hem dahi al bir burak-ı muteber
Ol habibime ilet binsin anâ
 Arşımı seyreylesin görsün beni
Cebrail çün cennette vardı revan
 Gördü kimin kırk burak otlar heman
İçlerinden bir burak ağlar kati
 Yemez, içmez, kalmamış hiç takati
Gözlerinden yaşı ceyhun eylemiş
 Ciğerini dert ile hun eylemiş
Dedi Cebrail nedir ağladığın
 Hüznile can ü ciğer dağladığın
Baki yoldaşın yeyip içip gezer
 Sen inilersin, canın ne sezer?
Dedi bırk bin yıl durur kim ya emin
 Aşk durur banâ yemek, içmek hemin
Nagehan bir ün işitti kulağım
 Ol zamandan bilmezem sağu solum
Ya Muhammed deyuben çağırdılar
 Bir seda birden yürekler deldiler
Ol zamandan bilmezem kim nolmuşam
 Ol adın ismine aşık olmuşam
Yüreğim içinde eridi yağım
 Aşık oldu görmeden bu kulağım
Cenneti başıma aşkı dar eder
 İşimi veleyl-ü nehar üş zar eder
Gerçi zahir cennet içinde duraram
 Ma’nide narın azabın görürem
Ger eremezsem visaline anın
 Uruserem terkini can ü tenin
Cebrail eder buraka ey burak
 Verdi Hak maksudunu kılma firak
Kimde kim aşkın nişanı vardurur
 Akibet maşuka anı er görür
Gel beru maşukuna er göreyim
 Yüreğin zahmine merhem urayım
Aldı cebrail burakı ol zaman
 Ta Cenab-ı Ahmede geldi heman
Hak selam etti sanâ ey Mustafa
 Kim mübarek hatırın bulsun safa
Dedi kim gelsin konuklarım anı
 Arşımı seyreylesin, görsün beni
Bu gece zahir olur esrar-ı Hak
 Gösteriserdir sanâ didar-ı Hak
Zemzem ile doldu kevn ile mekan
 Arşa varır dediler Fahr-i Cihan
Hem sekiz cennet kapısı açtılar
 Alemin üstüne rahmet saçtılar
Gel gidelim Hazrete ya Mustafa
 Muntazırdır anda ashab-ı safa
Sanâ cennettten getirdim bir burak
 Deveti Rahmandurur eyle yirak
Durdu yerinden hemanden Mustafa
 Kodu tacı başına ol pür safa
Çekti ol demde burakı Cebrail
 Önüne düştü anâ oldu delil
Tarfetül’ayn içre ol şahı harem
 Geldi Kudse erdi vü bastı kadem
Enbiya ervahı karşı geldiler
 Mustafaya izzet ikram kıldılar
Pes geçip Mihriba ol hayrü’l enam
 Enbiya ervahına oldu imam
İki rekat kıldı Aksada namaz
 Öyle emretmiş idi ol bi niyaz
Ol gece durmadı ceylan eyledi
 Şöyle kim eflaki seyran eyledi
Her biirnden türlü hikmet gördü ol
 Ta ki vardı Sidreye erişti ol
Cebrailin durağıdır ol makam
 Nüh felek ta kim tutalıdan nizam
Kaldı Cebrail makamında hemin
 Dedi anâ Rahmeten lil alemin
Bilmezem bu yollrı ben nideyim
 Kim garibem bunda kande gideyim
Cebrail dedi Resule ey Habib
 Sanmagil bu yerde sen garib
Senin için yaratıldı nüh felek
 İns ü cinnü, hur ü cennet hem melek
Bundan hatmoldu benim seyrangahım
 Maverasından dahi yok ââhım
Ban böyle emredübtür Zülcelal
 Açmayam ben bundan öte perrü bâl
Eğer geçem bir zerre denlu ileru
 Yanârım baştan aşağı ey ulu
Dedi Cebraile ol şah-ı cihan;
 Pes makamında dur imdi sen heman
Rah-ı aşkta kim sakınır canını
 Ol kaçan görse gerek canânını
Çün ezelden banâ aşk oldu delil
 Yanâr isem yanâyım ben ey Halil
Rah-ı aşk sanma gafil serseri
 Belki katmer nesnedir vermek seri
“Ger dilersiz, bulasız oddan necât
 Aşk ile, derd ile edin essalat”
Söyleşirken Cebrail ile kelam
 Geldi Refret önüne verdi selam
Aldı ol şah-ı cihanı ol zaman
 Sidreye gitti vü getirdi heman
Gördü gök ehli ibadettre kamu
 Her biri bir türlü taatte kamu
Kim tehlil ü kimi temcid okur
 Kimi tesbih ü kimi tahmid okur
Kimi kıyamda kimi kılmış rükû
 Kimi Hakka secde kılmış ba huşû
Kimisini aşk-ı Hak almış durur
 Valehü hayran’ü mest kalmış durur
Hep gök ehli cümle karşı geldiler
 Mustafaya izzet ikram kıldılar
Merhaba ya muhammed dediler
 Ey şefaat kân-ı Ahmed dediler
Her biri kutladı mi’racını
 Dediler giydin saadet tacını
Yürü kim meydan senindir bu gece
 Sohbeti sultan senindir bu gece
Ermedi evvel gelen bu devlete
 Kimse layık olmadı bu ri’fate
Çünkü kamusun görüp geçti öte
 Vardı erişti ol ulu hazrete
Bi hurufu lafs-ı sazt ol padişah
 Mustafaya söledi bî iştibah
Dedi kim mahbubu matlubun benem
 Sevdiğin can ile mabudun benem
Gece gündüz durmayıp istediğin
 Nola kim görsem cemalin dediğin
Gel Habibim sanâ aşık olmuşam
 Cümle halkı sanâ bemde kılmışam
Ne muradın var ise kılam reva
 Eyleyem bir derde bin türlü deva
Mustafa dedi ya rabbenalalemin
 Ey hatabuşu atası çok kerim
Ol zaif ümmetlerin hali ne ola
 Hazretine nice anlar yol bula
Gece gündüz işleri isyan kamu
 Korkarım ki yerleri ola tamu
Ya İlahi hazretinden hacetim
 Bu durur kim olan makbul ümmetim
Hak Tealadan erişti bir nida
 Ya Muhammed ben sanâ kıldım ata
Ümmetini sanâ verdim ey Habib
 Cennetimi anlara kıldım nasib
Ey habibim nedir ol kim diledin
 Bir avuç toprağa minnet eyledin
Ben sanâ aşıkı olucak ey latif
 Senin olmaz mı dü alem eş şerif
Zatıma mir’at edindiğim zatını
 Bile yazdım adım ile adınıı
Hem dedi kim ya Muhammed ben seni
 Bilürem göremeğe doymazsın beni
Liyk varıp davet et kullarımı
 Ta gelüben göreler didarımı
Tarfet-ül ayn içere ol Fahri cihan
 Ümmühanı evine geldi heman
Her ne vaki oldu ise serseter
 Cümlesin ashabına verdi haber
Dediler ey kıble-i İslam-ı din
 Kutlu olsun sanâ mir’ac-ı güzin
Biz kamumuz kullarız sen şahsın
 Gönlümüz içinde ruşen mahsın
Ümmetin olduğumuz devlet yeter
 Hizmet kıldığımız izzet yeter
MÜNACAAT BAHRİ – Evvel Andık
Evvel andık anı kim evveldir ol
 Evveline bulmadı hiç akl yol
Evvelin ol evvelidir bigûman
 Ahirin hem ahiridir cavidan
Çünkü Hak evvelliğin bildik ayan
 Dinle imdi kılayım sûn’un beyan
Hak Tela ne yarattı evvela
 Cümle mahlukattan kim evvel ola
Mustafa nurunu evvel kıldı var
 Sevdi anı ol kerimü girgidar
Her ne türlü kim saadet vardürür
 Yahşi hu, gerekli adet vardürür
Hak sanâ verdi mükemmel eyledi
 Yaradılmıştan mufaddal eyledi
Andan oldu her nihan-ü aşikar
 Arş-ü ferş-ü yerde gökte ne ki var
Ger Muhammed olmaya idi ayan
 Olmayıserdi zemin ü asuman
Hem vesile olduğu içün ol Resul
 Ademin Hak tevbesini kıldı kabul
Ger Muhammed gelmeseydi aleme
 Tac-i izzet ermez idi Ademe
Nuh anıçün buldu hem garktan necat
 Daği doğmadan göründü mûcizat
Cümle anın dostluğuna adına
 Bunca izzet kıldı Hak ecdadına
Ceddi olduğiçün anın hem Halil
 Narı cennet kıldı anâ ol Celil
Hem dahi Musa elindeki asa
 Oldu anın hürmetine ejderha
Ölmeyip İsa gök’e buldu yol
 Ümmetinden olmak için idi ol
Gerçi kim bunlar dahi mürseldürür
 Lîk Ahmed ekmelü efdaldürür
Çün temenni kıldılar Haktan bular
 Kim Muhammet ümmetinden olalar
Sünnetin tut ümmeti ol ümmeti
 Ta nasip ola sanâ Hak rahmeti
 
 




