“ Bir iyiliği açıklar yahut gizlerseniz veya bir kötülüğü (açıklamayıp) affederseniz, şüphesiz Allâh da ziyâdesiyle affedici ve kâdirdir.”
(Nisa Suresi, 149.)
“ Kim, cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulmayı isterse, ölümünü, Allâh’a ve âhirete inanmış olarak karşılasın. Bir de başkalarına karşı, kendisine nasıl davranılmasından hoşlanıyorsa öyle davransın.”
Hz. Muhammed (sallallahü aleyhi vessellem)
“Eğer sende basîret varsa, gönül Kâbe’sini tavâf et! Topraktan yapılmış sandığın Kâbe’nin asıl mânâsı gönüldür… Şunu iyi bil ki sen, Allâh’ın nazargâhı olan bir gönlü incitir, kırarsan, Kâbe’ye yaya olarak da gitsen, kazandığın sevap, gönül kırmanın günâhını telâfî edemez.”
Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumî (k.s.)
Allah’ım, Hz. Muhammed (s.a.v) ve âline salat eyle ve zarar verdiğim veya incittiğim, zulmettiğim veya zulme uğramasına sebep olduğum ve böylece hakkını zayi ettiğim veya hakkını almasına engel olduğum kullarını bol ihsanınla benden razı et ve eksiksiz olarak katından haklarını ver.
Allah’ım, yasakladığın halde bana kötü bir laf eden, menettiğin halde bana saygısızlık yapan, sonra da benden helallık almadan ölüp giden ya da halen hayatta olan kullarına, bana yaptıkları kötülüklerini bağışla; beni incittikleri için onları cezalandırma; hakkımda işledikleri günahları onlara bildirme; benim yüzümden kazandıkları suçlardan dolayı onları rüsvay etme. Ya Rabbe’l-âlemin. Âmin