“İyi bilin ki dünyâ hayâtı, ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sâhibi olma isteğinden ibârettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ekin, çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Âhirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allâh’ın mağfireti ve rızâsı vardır. Dünyâ hayâtı, aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.”
Hadîd Suresi, 20.
“ Dünyâda zâhidlik, ne helâli harâm etmek ne de malı mülkü terk etmekledir. Dünyâda zâhidlik, ancak Allâh’ın mülkünde olana kendi elindekinden daha fazla îtimâd etmen; başına bir musîbet geldiği ve yakanı bırakmadığı müddetçe, onun ecir ve mükâfâtından son derece ümitvâr olmandır.”
Hz. Muhammed (sallallahü aleyhi vessellem) (Tirmizî, Zühd, 29/2340)
“Cebrail’in ve Hakk’la aşina olan ruhların kabesi, kıblesi yedi kat göğün yüksek yeri olan Sidre’dir. Şehvetine düşkün ve midesine kul olanların kıblesi de sofradır.
Arifin kıblesi, vuslat nurudur. Filozoflaşmış aklın kıblesi de hayaldir.
Zahidin kıblesi, ihsan, lütuf ve kerem sahibi olan Allâh’tır. Tama’ sahibinin kıblesi de altın kesesidir.
Mânâ sahiplerinin, olgun kişilerin kıblesi sabırdır, tahammüldür. Şekle, surete tapanların kıblesi de taşlardaki nakışlar, resimlerdir. Putlar ve heykellerdir.
İç âlemini, mana âlemini, ruh âlemini kendilerine yurt edinenlerin kıblesi, nimetler veren, lütuf ve ihsanlarda bulunan Allâh’tır, iç âlemine inemeyen, dışta kalan, görünüşe tapanların kıblesi de, kadının yüzüdür.”
Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumî (k.s.) Tahiru’l-Mevlevi, Mesnevî Şerhi -22301-304
Allah’ım! Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ (s.a.v.)’ya ve âline salât ve selâm eyle ve Allah’ım! Sana kulluk vazifesini yerine getirmekle ahiretimiz için çalışma isteği ver bize. Onun (kulluğumun) içtenliğine kalbimiz tanık olsun; bize galip olan durum dünyaya meyilsizlik olsun; iyi işleri şevkle yapalım; cezalarının korkusuyla kötü işlere yaklaşmayalım. Ve bize bir nur ver ki, insanlar arasında onunla yürüyelim; karanlıklarda onunla yolumuzu bulalım; hak ile batıl birbirine karıştığında, şüpheye düştüğümüzde onunla aydınlanalım. Rabb’imiz, cümlemizi, ilmini irfân hâline getirip mârifetullâhın sırlarından nasîb alan kullarından eyle. Ya erhamerrahimin, Âmin….