“İnsanın başına bir sıkıntı gelince, Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. (Ey Muhammed!) De ki: Küfrünle biraz eğlenedur; çünkü sen, muhakkak cehennem ehlindensin!”
Zümer Suresi, 8.
“ Bolluk ve rahat içinde iken Allah’ı tanı ki zorluk ve sıkıntı zamanında O da seni tanısın.”
Hz. Muhammed (sallallahü aleyhi vessellem) (Ahmed, Müsned, I, 307; Aclûnî, I, 366.)
“…Sen de başına gelen musibetlere, belalara sabret ki, en doğru dürüst tesbih budur. Hiç bir tesbih sabır derecesine varmamıştır. Sabret ki, sabır, ferahlığın neşenin anahtarıdır. Sabır, sırat köprüsüne benzer; cennetse öbür taraftadır…”
Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumî (k.s.) Tahir-ül Mevlevî – Şerh-i Mesnevî: 7079- 7080
Allah’ım! Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ (s.a.v.)’ya ve onun tertemiz Ehl-i Beytine salât ve selâm eyle. Allah’ım! Mihnet düğümleri Seninle çözülür; zorluklar sınırı Seninle aşılır; kurtuluş ferahlığına Seninle kavuşulur! Kudretin karşısında güçlükler kolaylaşmış, lütfunla sebepler sebep oluvermiş, kudretinle kaza ve kaderin cari olmuş ve her şey iraden doğrultusunda gelip geçmiştir. Önemli işler için çağrılan Sensin; musibetlerde sığınılacak Sensin; felaketleri defedecek olan Sensin; sıkıntıları giderecek olan Sensin. Ya erhamerrahimin,
Hamd Senindir, bizleri belalardan koruduğun için; şükür Sanadır, bizlere verdiğin nimetlerden ötürü. Öyle bir hamd ki, tüm hamd edenlerin hamdini geride bıraksın; öyle bir hamd ki, yeri ve göğü doldursun. Hiç kuşkusuz, Sen, ağır minnetlerle minnet koyan, büyük nimetler bahşeden, az hamdi kabul buyuran, şükrün azına da mükâfat veren, ihsanı güzel olan kerem sahibisin. Senden başka ilah yoktur; dönüş Sanadır. Ya Erhamerrahimin. Âmin…