وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Enbiya Suresi 107. Ayet
MEVLİD KANDİLİ
Muhterem Müslümanlar!
Önümüzdeki hafta 23 Ocak Çarşamba’yı, 24 Ocak Perşembe’ye bağlayan gece; tarihin tanıklık ettiği en mutlu ve en kutlu doğum olan Hz. Muhammed (S.A.V.) in dünyayı şereflendirdiği kutlu doğum gecesidir.
Cahiliye anlayışının hüküm sürdüğü bir dönemde Yüce Allah’ın ilahi mesajını insanlığa iletmek üzere gönderdiği Peygamberler halkasının son temsilcisi olan Hz. Muhammed (S.A.V.) in doğumu; tarihin akışını değiştiren kutlu bir olaydır. Peygamberimizin doğumu esnasında yaşanan bir takım olaylar, insanlığa nur saçan ilahi bir dinin gelişinin de habercisi olmuştur. Bu dinin temsilcisi ve habercisi Hz. Muhammed (S.A.V.) ise hem sözüyle, hem de davranışıyla herkesin beğenisine mazhar olan “Muhammed’ül-Emin” yani “Güvenilir Muhammed” sıfatını almıştı. O; Allah’ın insanlar arasından seçtiği doğruluk timsaliydi. O; hem insanların en üstünü, hem de Seyyid’ül-Enbiya idi. O; Allah’ın son elçisi ve hakikatin sadık emanetçisi idi. İnsanlık; o gün O’nun gelişini nasıl hasretle ve iştiyakla beklediyse; bu gün de aynı iştiyak ve azimle O’nun ilahi mesajını doğru algılamaya muhtaçtır.
Değerli Mü’minler!
Bu kutlu günde; karanlıklarımızın aydınlanması, bunalan ruhlarımızın huzura kavuşması ve kan gölüne dönen dünyamızın barışa ve selamete kavuşması için; O’nun mesajının çok iyi algılanması gerekmektedir. Kanla, gözyaşıyla, acı ve zulümle sarsılan insanlığın; bugün dünden daha fazla O’nun çağları aşan, ebedi mesajına ihtiyacı vardır. O’nun nasıl; sevgi, merhamet ve barış timsali olduğunun hatırlatılmasına ihtiyaç vardır. Zira O, kendisini kan-revan içerisinde bırakan inkârcı ve zalimlere karşı dahi bedduada bulunmamış, onlara hayırla dua edecek kadar sevgi dolu bir Peygamberdi. Yeryüzünde zulüm ve haksızlığa uğrayan tek bir insanın bile kalmaması için çalışan ve uykuları kaçan eşsiz bir peygamberdi.
Aziz Kardeşlerim!
Rahmet Peygamberi’nin bağlıları ve yolunun yolcuları olarak bizlere; büyük bir görev düşmektedir. O da İslam’ın barış, sevgi ve adalet mesajını bütün kâinata duyurmaktır. O’nun bizlere bırakmış olduğu emanete (Kur’an ve Sünnete) sımsıkı sarılmaktır. Zira yolcuya düşen, rehbere uymaktır. Bize düşen de O’na uymak ve ahlakı ile ahlaklanmaktır.
Nitekim Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de; “Andolsun ki Allah; Mü’minlere ayetlerini okuyan, onları arıtıp, tertemiz yapan, onlara kitap ve hikmeti öğreten, kendilerinden bir peygamber göndermekle; büyük bir lütufta bulunmuştur. Hâlbuki onlar; daha önceleri apaçık sapıklıkta idiler”[1] buyrulmuştur.
Allah O’nu; bir ümmete ve bir millete değil, bütün insanlığa ve Âlemlere Rahmet olarak göndermiştir Cenab-ı Hak Ahzab Suresi’nde şöyle buyuruyor: “Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı, Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.”[2]
Muhterem Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in doğumunu anmaktan maksat; yalnız kaside ve ilahiler söylemek ve bazı yerlerde olduğu gibi kandil simitleri ve tatlı dağıtmaktan ibaret değildir. O’nun doğumunu anmaktan asıl gaye; cihanşümul olan nübüvvet ve risaletini, Allah’a olan tevekkül ve itimadını, yüksek ahlakını, insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve sebatını, kerem ve cömertliğini, kanaat ve zühdünü, fazilet ve şecaatini anlamak ve bütün bunlarda kendisine uymaktır. Yüce Allah’ın sevgisine ve mağfiretine mazhar olmanın tek yolu ve çaresi; O’nun Sevgili Peygamberi’ne uymaktır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de Yüce Mevlamız; “Habibim de ki; Allah’ı seviyorsanız bana uyun, Allah ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın”[3] buyurmaktadır.
O’na salât ve selam eder, Mevlid-i Nebi’nin; Aziz Milletimize ve bütün Müslüman kardeşlerimize mübarek olmasını ve O’na layık ümmet olma bahtiyarlığına bizi eriştirmesini Yüce Allah’tan niyaz ederiz. ( A M İ N )
1 Al-i İmran Suresi: 164. Ayet
[2] Ahzab Suresi: 45 – 46. Ayet
[3] Al-i İmran Suresi: 31. Ayet