وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ
(Hucurat, 49/12)
GIYBETİN ZARARLARI
Muhterem Müslümanlar!
Dinimiz, kâmil bir İslam toplumu inşa etmek için erdemli davranışları övüp tavsiye ederken, kötü huy ve davranışları da yasaklamıştır. Toplumdaki dargınlıkların, kırgınlıkların, düşmanlık ve huzursuzlukların asıl nedeni iyi araştırıldığında en büyük etkenin gıybet olduğu görülecektir.
Kur’an-ı Kerim’de ilahi gerçekleri reddeden, doğru yoldan sapmış ve bu yüzden de hesap gününde izahı zor durumlara düşecek kimselerin özellikleri sayılırken, onların yerli yersiz yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan laf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, günaha dalmış, kaba ve haşin kimseler oldukları bildirilmiştir.[1] “Müslüman, elinden ve dilinden, diğer Müslümanların emin olduğu kimsedir”[2] “Her duyduğunu anlatması, kişiye günah olarak yeter”[3] buyuran Rasulullah Efendimiz, miraçta bir topluluğun yanından geçerken onların bakırdan tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmaladıklarını görür ve Cebrail (as)’e bunların kim olduklarını sorar. Cebrail: “Bunlar gıybet etmekle insanların etlerini yiyenler, onların şeref ve namuslarıyla oynayanlardır.” cevabını verir.[4]
Aziz kardeşlerim;
Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Kusurlarınızı ve mahremiyetlerinizi araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”[5] buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz’e “gıybet nedir?” diye sorulduğunda; “Kendisinin hoşuna gitmeyeceği şekilde kardeşin hakkında konuşmandır” şeklinde cevap verir. “Ey Allah’ın Resulü! Söylediğim şey kardeşimde varsa?” denildiğinde ise; “Söylediğin şey kardeşinde varsa gıybet etmiş olursun. Yoksa ona iftira etmiş olursun.”[6] buyurur. Böylece Peygamber Efendimiz, başkaları hakkında konuşurken dikkat etmemiz gereken sınırları ifade etmiştir. Gıybet sadece sözle yapılan bir şey değildir. Yazı, îmâ, alaylı hareketler, işaret ve taklitlerle yapılan her türlü tutum da yine gıybet sayılmıştır. Şu ayet-i kerime de buna işaret etmektedir: “Diliyle çekiştirip, yüzüyle de alay eden kimsenin vay haline!”[7]
Kıymetli Kardeşlerim!
Gıybet kardeşliğe saplanan hançer; sevgiyi solduran bir alevdir. İnsanlar arasındaki birliği ve beraberliği bozan, fitne ve fesat kaynağıdır. Öyle ise çirkin huylardan kurtulma hususunda hiç şüphesiz, işe önce kendimizden başlamalıyız. Müslüman, diğer bir kardeşini çekiştirmekten, insanların arasını bozacak her türlü söz ve fiilden kaçınmalı; başkalarının gıybetinin yapıldığı ortamlarda bulunmamalı; bu işleri yapan kimseleri gördüğünde hemen uyarmayı kendine vazife bilmelidir. Hiçbir mümin, kendisine yapılmasından hoşlanmadığı bir davranışı başkasına yapmamalı, kendine söylenmesinden hoşlanmadığı bir sözü başkasına söylememelidir. Geliniz enerjimizi fitne-fesada, birilerini çekiştirmeye ve kusur aramaya değil; güven ve itimada, güzellikleri ortaya çıkarmaya ve ayıpları örtmeye sarf edelim. Taşıdığımız sözleri insanların aralarını bozmaya, kin, nefret ve düşmanlığa değil; arabuluculuğa, kardeşliğe ve dostluğa vesile kılalım.
HAZIRLAYAN: Ahmedi Sami EROL
[1] Kalem, 68/10-14
[2] Buhari, İman, 10
[3] Müslim, Mukaddime, 5
[4] Ebû Dâvûd, Edeb, 35
[5] Hucurat, 49/12
[6] Müslim, Birr, 70
[7] Hümeze, 104/1